Suriye’de düşen, Suriye’de kalkabilir mi?
Karla kaplı kuraklaşmış bir doğanın içinde, gölün kenarında, dışı camla kaplı Singapurlu bir mimarın elinden çıkmış, soğuk ve estetik bir araya gelince İskandinavya hissi veren modern bir mimari eser.
İçeri girerken son etkinliklerin duyurularını okuyorsunuz:
“Viyola ve keman arasındaki uyumlu ilişkiyi, benzersiz bir performansla sahneye taşıyan bu dinamik ikili, izleyicilere unutulmaz bir müzik deneyimi sunuyor.”
“Hollandalı Multidisipliner performans ve dans sanatçısının yönetmenliği de kendisine ait etkileyici solo performansı”
“Adını Kürtçe ‘yastık’ kelimesinden alan Balgî ismi gibi huzurlu ve sakin anlar vadeden performansıyla Batı modları ve cazı harmanlayan bir grup”
Mekanın adı Tariria ve burası Van.
Tariria, Urartu Kralı Menua’nın çok sevdiği eşi. Hala ayakta duran kilometrelerce uzunluğundaki Menua sulama kanallarını Tariria’ya olan sevgisini ölümsüzleştirmek için inşa ettirmiş.
İstanbul’da Thai lokantaları işleten Vanlı işadamı Bekir Kaya’nın 10 milyon dolara yatırdığı Tariria’nın da rasyonel bir ekonomik yatırım değil, şehre karşı irrasyonel bir sevgi ve sorumluluk hissiyle geleceğe doğru yapılmış bir yatırım olduğu açık.
Burası bir gastronomi merkezi, içinde çok iyi restoran var ama aynı zamanda görkemli salonunda sanat performansları sahneleniyor.
Ama biz buraya yemek ya da konser için gelmedik.
Kurdish Studies Center’ın “Kürt Meselesi’nde Yeni Dönemin Dinamikleri” başlıklı çalıştayı için geldik.
Kurdish Studies Center, Diyarbakır merkezli bir think tank.
Bir gün boyunca sabahtan akşama kadar gazeteciler, akademisyenler, sivil toplumcular ve siyasetçiler son çözüm süreci girişimini, daha çok da Suriye’de son olan bitenler üzerinden konuştu.
En çok geçen kelimeler; Bahçeli, Erdoğan, Suriye, HTŞ, Colani, Hakan Fidan, Kalın, İsrail, İran’dı.
Aslında 40 yıldır üzerinde söylenmedik hiç birşey kalmamış bir mesele üzerine hala bu kadar heyecanla konuşmak tuhaf.
Bundan 24 yıl önce 2000 yılında henüz 20’li yaşlarda, saçları olan ODTÜ’lü bir öğrenciyken, öğrenci kulübümüz boyundan büyük bir işe kalkışıp Van’da “Türkiye’nin Geleceği Geleceğin Türkiyesi”ni konuşuyor diye bir toplantı organize etmişti.
Başbakan Ecevit, Başbakan Yardımcısı Bahçeli’ydi. Erdoğan görevden alınmış ve hapisten kısa bir süre önce çıkmış bir belediye başkanıydı. Van olağanüstü hal bölgesi içindeydi. Ve Türkiye’nin en hararetli gündemi yine PKK, Kürt sorunu ve bir yıl önce yakalanıp Türkiye’ye getirilmiş olan Abdullah Öcalan’ın idam edilip edilmeyeceğiydi.
Toplantının açılış etkinliği Van Belediyesi’nin salonunda yapılmıştı. Salon hınca hınç doluydu. Herkes bizim davetimizle Van’a gelen eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’u dinlemek için toplanmıştı.
Bir yıl önce Yargıtay açılında yaptığı konuşmayla efsane olmuş bir isimdi Selçuk.
Sami Selçuk kürsüye çıktı, yine o günler için cesur bir çıkış yaptı ve idam cezasına karşı çıktı.
Salon alkıştan yıkılmıştı.
O an Van’a hatta meşhur tabirle “bölge”ye ilkkez gelmiş 20’li yaşların başında üniversite öğrencileri olarak hepimiz bize anlatılan resmi hikayeyi sorgulamıştık.
Bir sorun olduğunu tabii ki biliyorduk.
Van Yüzüncüyıl Üniversitesi’nde süren toplantılardan birinin başlığı Güneydoğu Sorunu’ydu.
O günlerde OHAL ilindeki bir üniversitede bu konu ancak bu başlıkla konuşulabilirdi.
Ama üniversiteye bakan albay bu başlıktan bile rahatsız olmuş ve toplantıdaki konuşmacılardan biri olan DYP Van milletvekili Hüseyin Çelik’i uyarmıştı.
Toplantının sonunda Kürtçe müzikler yapan grubun konseri de ayrı bir krize dönmüştü. İki ÖDP’li arkadaş problem çıkaran komutanı üniversitenin restoranında rakı içmeye götürerek sorunu pratik bir şekilde çözmüştü.
25 yıl sonra bu problemlerin çoğu zannedildiğinden daha kolay ve pratik yöntemlerle aşıldı.
Güneydoğu Sorunu’na artık Kürt Sorunu deniyor, içeriğinde farklı problemler, talepler, başlıklar var ama hala Türkiye bunu tartışıyor.
Bahçeli hala MHP lideri. 25 yıl önce Öcalan’ın kaderi belirleyen iktidar ortağıyken.
Bugün PKK’ya silah bıraktırma çağrısı yapmak üzere Meclis’e çağıran iktidar ortağı.
Aslında Öcalan, yakalandıktan sonra PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmıştı.
Bu çağrı üzerine PKK’lılar Türkiye’den çekilmiş, PKK kendisini fesh ettiğini açıklayıp Avrupa’da KADEK diye bir parti kurulmuştu.
Ama sonra 2003’de ABD’nin Irak’ı işgali ve Saddam’ı devirmesiyle PKK beklenmedik bir fırsat yakaladı, Bekaa’dan Kandil’e taşındı, dağılan Saddam ordusundan yüklü miktarda cephanelik buldu.
Zaten PKK, Türkiye’nin katılığı ve uluslararası fırsatlarla ömrünü uzatmış bir örgüt.
1979’da Türkiye’de Kürt bile henüz resmen yokken, Öcalan’ın kendisine Şam’da ev ve Bekaa’da kamp bulması tabii ki soğuk savaşla doğrudan ilgiliydi.
Yoksa kendi Kürt vatandaşlarına kimlik dahi vermeyen Hafız Esad Kürtlerin bir dostu değildi.
Ama SSCB’nin en sağlam müttefikiydi.
Türkiye NATO üyesiydi ve SSCB’nin soğuk savaşta “her NATO üyesine bir silahlı örgüt” stratejisi vardı.
1992’de arşiviyle İngiltere’ye sığınan KGB çalışanı Mitrokhin’in belgelerine göre PKK’ya kamplarını açan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin kurucularından Wedi Haddad, KGB ajanıydı.
1991’de Sovyetler çöküp, Türkiye’nin de içinde olduğu “hür dünya” kazanınca, Türkiye bunu Kürt ve PKK meselesini çözmek için bir fırsat olarak gördü. HEP’in kurulmasına ve Meclis’e girmesine izin verilmesi, Özal’ın başlattığı ateşkes girişimleri, Demirel’in Kürt realitesini tanıyoruz çıkışı bu açılımın parçalarıydı.
PKK da ideolojik formasyonunu revize etti.
Ama aynı sırada ABD, Irak’a müdahale edince, PKK için başka fırsat pencereleri ortaya çıktı ve Özal da ölünce bu açılım 93’teki kanlı süreçle kapandı.
Öcalan’ın 1999’da yakalanması, Öcalan’ın PKK’yı lağvetmek için attığı adımlara rağmen, Kürt dosyasına askerlerin baktığı Ankara bir türlü esnemedi. Bir saatlik Kürtçe TV yayını bile olay oldu.
Tam bu sırada 2003’de Irak işgaliyle PKK yeni bölgesel ittifaklar ve imkanlar elde etti.
Bunu tersine çevirmek isteyen AK Parti iktidarı DEP’li milletvekilleri çıkarıp, 2005’de Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasıyla ön almaya çalıştı ama Türkiye’nin içinde siyaset ve ordu arasındaki güç mücadelesi buna izin vermedi.
2011’de Arap Baharı ile bütün bölge ve Suriye bir kere daha çalkalanırken Türkiye, bu kaotik hali bir güvenlik sorunu ve bir fırsat olarak gördü ve çözüm sürecini başlattı ama PKK bir kez daha uluslararası bir krizi fırsata çevirdi.
PKK, Suriye’de Esad rejimine isyan eden muhalifler içinden Kürtleri çekmenin karşılığı olarak İran’ın, hatta Kasım Süleymani’nin aklıyla Rojava bölgesini aldı. PKK, çözüm sürecinde bizzat Öcalan’dan gelen çağrılara, tekliflere dönüp bakmadı, sonra Kobani krizi ile Kürtler de ilgilerini barıştan, Suriye’deki kazanımlara çevirdiler.
Ne şansızlık ki Türkiye’nin esnediği ve açıldığı anlarda, bölgesel krizler çıktı ve PKK fırsatları değerlendirmeyi tercih etti, PKK’nın çözüme yakın olduğu anlarda ise Türkiye gerekli esnekliği gösteremedi.
Şimdi bölgede yeni bir alt üst oluş var. Türkiye, bu kez Bahçeli üzerinden bu krizi fırsata çevirmek için bir girişim yaptı.
PKK için bu kriz yine büyümek ve kazanım elde etmek için bir fırsattı.
İran’ın bölgede azalan etkisi, İsrail ve ABD’nin bölgede artan gücü ile PKK, Türkiye’nin teklifiyle çok heyecanlanmadı.
Ama Türkiye destekli muhalifler İran ve Rusya’yı Suriye’den silip, Esad’ı devirince Türkiye’nin teklifinin cazibesi arttı.
Çünkü diğer alternatifler azaldı.
Bahçeli, 1 Ekim’de açılıma başladığında Türkiye’nin teklifi havadaydı ve PKK’nın Suriye’de başka seçenekleri de vardı.
Ama bugün itibarıyla Suriye’de Türkiye’nin eli güçlendi, YPG’nin eli zayıfladı.
Bahçeli’nin PKK’ya Türkiye’ye karşı silah bırakma teklifi karşılığı Suriye’de verilmek üzere daha cazip bir teklif haline geldi.
Toplantıdaki bazı konuşmacıların söylediklerinden hala ABD ve İsrail’in etkisine aşırı anlamlar yüklendiğini düşünenler olduğu anlaşılıyor.
ABD, Türkiye’nin Suriye’de Kürtlerin kazanımlarına karşı tavrını dengeleyecek bir güç olarak görülüyor.
Muhtemelen PKK da böyle görüyor. Ama Suriye’de Esad devrildiğinden beri ses çıkmayan Kandil’in kafasının karışık olduğu açık.
Van’daki toplantıda Suriye’deki son gelişmelerin Türkiye’deki çözüme pozitif etki yapacağı fikri konusunda ümitvar olanlar da vardı, umutsuz olanlar da.
Suriye ile Türkiye’deki çözümün bir bağlama oturduğunu düşünenler çoktu ama toplantıdan bir gün önceki Hakan Fidan’ın YPG açıklamalarıyla bunun zorlaştığını düşünenler de vardı.
Toplantıda süreçle ilgili kamuoyu araştırma sonuçları açıklandı.
Bu belirsiz haliyle bile yüzde 40 destek olması çok iyi bulundu.
İran’ın bölgedeki etkinliğinin azalmasının PKK’yı Türkiye’ye yaklaştıracak bir fırsat olarak görenler vardı, Türkiye’nin bu fırsatı Suriye’de fetihçi heyecanlara kapılarak YPG’ye karşı kullanıp berbat edebileceğinden endişe edenler de.
Suriye’de olanlar 1989’da Avrupa’da olanlara benzetildi.
Ama Kürt meselesini, çözümü konuşanlar Erdoğan, Bahçeli, CHP her konuda ayrıntılı analizler yaparken bir aktörü es geçiyor: PKK.
Peki PKK?
Hizbullah ve Hamas’ın son İsrail saldırılarıyla etkisinin azalması sonrası bölgede ve hatta dünyada hala varlığını sürdüren en eski silahlı örgüt PKK oldu.
Soru şu: PKK daha ne kadar böyle sürecek?
Yıllarca PKK’nın Kürt sorununun sebebi değil sonucu olduğu tezi ileri sürüldü.
Ama bugün PKK’nın varlığının Türkiye’deki Kürtlerin mücadelesine bir katkısı yok, tam tersine güçlenen Kürt siyasetini ve Kürtlerin kazanımlarını kriminalize etmekten başka bir işe yaramıyor.
Bugün Türkiye’de Kürtlerin acil sorunları olarak öne çıkan tutuklu siyasetçiler ve kayyımlarla meseleleri sadece Türkiye’deki hukuk ve demokrasi standartlarının gerilemesiyle ilgili değil, doğrudan PKK’nın varlığıyla ilgili de meseleler.
Yani PKK artık Kürt sorununda bir sonuç değil, aynı zamanda bir sebep.
PKK’ya Türkiye’den katılım tarihinin en düşük düzeyinde, yeni silah teknolojileri gerilla örgütlerine eylem izni vermiyor, Kürt siyaseti kayyımlar ve tutuklu siyasetçilere rağmen artık meşru ve güçlü.
PKK’nın odağı da uzun süredir Türkiye değil Suriye.
Neredeyse 20 milyon Kürdün yaşadığı Türkiye’deki meseleleri ve talepleri unutmuş, sadece 2 milyon Kürdün yaşadığı Rojava’ya ilgisini çevirmiş bir PKK var.
Aslında Kürt kamuoyunun da Kürt meselesi deyince aklına ilk gelen mesele artık Suriye.
Son iki ayda Diyarbakır, İstanbul ve Van’da katıldığım Kürt meselesi ve çözüm merkezli toplantılarda da konu dönüp dolaşıp Suriye’ye ve Rojava’ya geliyor.
Türkiye’deki Kürtlerin sorunlarından pek bahseden yok.
Türkiye’deki hukuk ve demokrasi sorunlarından şartların çözüme uygun olmadığını anlatmak için bahsediliyor ama sonra çözümden bahsedilirken sadece Suriye ve Rojava konuşuluyor.
Eğer mesele bir dış politika meselesiyse, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk standartlarıyla konunun doğrudan ilgisi yoksa, bunu bugünkü iktidar ve bugünkü Suriye denklemi içinde çözmek mümkün demektir.
Yani aslında önümüzde Suriye denklemi ile çözüm için bir fırsat var.
Türkiye eğer Suriye’deki gücünü hevesli bir yayılmacılıkla değil de, emperyal bir soğukkanlıkla kullanırsa, Kuzey Suriye ve bölünmeye değil, Şam’a ve büyümeye yoğunlaşırsa bir taşla iki kuş vurabilir.
En azından bu şartlar PKK’nın Türkiye’ye karşı bir silah bırakma kararı almasını sağlayabilir.
Bu da Türkiye’deki diğer hukuk ve demokrasi sorunlarının çözümü için hayati bir adım olur, Kürtlerin diğer taleplerinin konuşulmasının önünü açar.
2015’de Suriye’de düşen çözüm, 2025’de yine Suriye’den düştüğü yerden kalkabilir.
İlk defa iki tarafın da çıkarına olan bir fırsat var.
Van’daki toplantıda da Türkiye’nin 100 yıllık Kürt sorununun en hararetli kısmı sınırımızın ötesindeki 1960’ların Türkiyesini yaşayan küçük Kürt şehirlerinin statüsü meselesi olunca, hemen yanı başımızdaki esas ümidi ve değişimi çok az insan görebildi.
O ümidin içindeydik. Kafanı kaldırıp bakman yeterliydi.
Van’da bir sanat ve gastronomi merkezinde bunları konuşuyorduk.
Artık bu hayat tarzı, bu normalleşme, bu orta sınıflaşma bu ülkede çatışmaya, silaha, kavgaya izin vermiyor. Kaliriförerli apartmanlardan, iyi okullardan, şık kafelerden, sanat merkezlerinden çıkıp kimseyi savaşa, dağa göndermek mümkün olmuyor.
Yani zaman ve sosyal dinamikler, trendler çözümden yana.
Bu trendi görmeyenler ise ayrıntılarla Türkiye’ye, Kürtlere zaman kaybettiriyor.















Entellektüel bakış açısıyla yerinde tespitler var, her ne kadar bazı hususlar es geçildiyse de. O kadar da olur diyeceğim artık.
Yanıtla (0) (0)Kürt sorununun çözümü
Yanıtla (0) (0)Ülkede demokrasi ile çözülür ancak.
Bizim ulkemizde sorun bitmez bitecek gibi olursa Allah'ın izniye sorun yaratırız. Gücu severiz güç olarak en mekbulu devlet gücüdür ele geçirince herkesin benim gibi düşünmesini isterim dusunmezse haindir teroristtir. ABD ye bağlıyiz izin verdiği kadardır gideceğimiz yer
Yanıtla (1) (2)Sayın yazarın tespitleri ve gözlemleri dikkate değerdir.
Yanıtla (1) (0)Yazıya bakınca sanırsın pkk yo hortlatan ve sebep olan Türkiye Cumhuriyeti… Bu kafa, sebebin Abd, siyonizm ve hatta nato olduğunu anlamamazlıktan geliyor sebebi ise ucunun siyasal islama dokunacağını pek ala biliyorum olmaları..
Yanıtla (5) (6)Okur olmadığından emin olduğum Okur görünümlü zat, yazıyı okuyup bu yorumu yazmışsan aklından şüphe ederim yazıyı okumayıp bu yorumu yazmışsan insanlığından...
Yanıtla (1) (2)Ters “N” ve “K” rumuza.. Merak etme üstadım yazıyı da okudum, ne yazdığımı da bilmiyorum.. Yazının odağını bahsettiğim şer üçgeni ABD, nato ve siyonizmdir.. bunların maymuncuk anahtarı da PKK, işid, vs ile siyasal islamdır… Kalben iman etmiş dindarlar başımız üstündedir.. Lakin yazının ana fikrine odaklanmanı naçizane öneririm.. İnsanlığıma gelince burada kendimi övecek değilim ama vatanıma canı gönülden bağlı Türk milliyetçisi, Atatürkçü bir yurttaşım.
Yanıtla (2) (2)Kafası çalışan Cumhuriyet Halk Partisi'ni dinler, akıllı olun bu Fethullah''çı Tarikat ülkenin içini oyuyor dediler dinlemediniz, Ortadoğu bataklığına girmeyin insanların ülkelerinin işine karışmayın dediler dinleyen olmadı, dedikleri şeyler doğru çıkıyor.
Yanıtla (3) (2)Ogur, trend cözümden yana diyor, güzel.
Yanıtla (22) (5)Ülkede kimsenin cözüme karsi ciktigi yok ama Ogur bize cözümün nasil olacagini söylemiyor. Nasil olacak cözüm? Milyonlarca Kürt'ün Bati'da özgürce yasadigi bir ülkede benim gördügüm Kürtler sunu söylüyor. Ülkenin dogusu Kürtlerin, orada resmi dili Kürtce olan özerk bir yapi olacak. Ülkenin geri kalani ise hepimizin. Tuhaf bir sekilde bu cözümü destekleyen hicbir Kürt, Kürdistan'a gitmek istemiyor. Biz Batida rahatiz ama Dogu da bizim olsun. Bu mu cözüm?
Tuhaf ne eger eger arastirsaydin bilirdin ,Bugün gelir dagilim bak anlarsin Onun icin geri gitmek istemiyor Istanbul yasayan KÜRT,ler bir Istanbul Van ini 5 Kati bir Sisli Bitlis bir yerlesim yerinin 248 Kati olay bu kadar basit …hic kimse yurdunu terk istemez
Yanıtla (2) (7)13:31...Belli çok belli yazınızdan ,,Fikir kalite seviyesi,.! ,,, Her boyayı boyandık da bir fıstıki yeşil mi kaldı ?....Ondan sonra Nirvana.! .Lutfen alın misketlerinizi kenarda oynayın Milletin işi,gücü var...Dedikodular ile vakit geçirecek hiç zaman yok...Hemde bir saniye yok..!..
Yanıtla (2) (0)Türkiye'deki Kürtlerin de tek gündemi rojava'ysa bahsi geçen dertler dert olmaktan çıkmış, bağımsızlık fikri tek gündem olarak yer etmiş demektir. Türkiye'deki Kürtlerin ne kadarının bağımsızlık derdi olduğunu da söyler misiniz?
Yanıtla (2) (0)Son cumlenize aynen katiliyorum. Fakat, birisinin basi agridiginda, bir slogan onun agrisini geciriyor. Ocalana olum. Pahalilik oldugunda, Apoya olum, derhal pahaliligi cozuyor. Yani baska bir deyisle, Apo her kapiyi acan, her hastaligi iyilestiren bir mahmuncuk! Katilirmisiniz?
Yanıtla (1) (0)Çözüm süreci nedir bu millet bilmek istiyor.
Yanıtla (7) (2)Koç rumuzlu vatandaş sen hakikaten kötü niyetli olan İYİ Parti kafasısın.  sordugun soruda bile bir düşmanlık var.  senin sorunun cevabı şu: Kürt sorunu denen şey sensin senin bu kafan.  ben Kürt olsam seninle 1 dakika yaşamak istemem.
Yanıtla (9) (14)Merdi kıptı şecaat arz ediyor. Hırsız ev sahibini bastırıyor da denebilir. "Kürt Sorunu" emperyalist bir uydurmadır. Müşterisi de Ruhi gibilerdir.
Yanıtla (9) (6)Ruhi bizde (farklı etnik kokenli olarak) Kürt olsak bu fikirde bir dosrtun,,, düşman başına diye tum samimiyetimizle Dua ederdik...!..
Yanıtla (1) (0)PKK artık Kürt sorununda bir sonuç değil, aynı zamanda bir sebep. Kürtlerin siyaset yolunu kapatıyor.
Yanıtla (4) (0)Kürt meselesi yüz yılı aşkın bir meseledir. PKK'nın çıkışı başta bir sonuç gibi algılansa da bu meselenin harlanmasına sebep olmuştur. Kürtlerin sulh ve selameti aşkına PKK artık durdurulmalı. Türkiye ise iç kamuoyuna ve dünyaya milliyetçi reflekslerini bir kenara bırakıp insani ve islami bir duruş sergilemeli.
Yanıtla (1) (0)PKK' nın amacı Kürtlerin iyiliği olsaydı. 40 yıldır, 30/40.000 Kürt/Türk vatandaşımızı Kürt/Türk askerimizi öldürmezdi. Bence Kürtler bu gün artık bunun farkında. PKK'ya bundan sonra pirim vermezler. Ancak abd ve yahudi desteğiyle Irak ve Suriye'de tutunabilirler. Türkiye buna asla izin vermemeli. Şu illet mikrop artık yeryüzünden silinmeli.
Yanıtla (3) (4)Toplantıya katılanların bir kısmı tarafından "ABD, Türkiye’nin Suriye’de Kürtlerin kazanımlarına karşı tavrını dengeleyecek bir güç olarak görülüyor." demiş yazar. Türkçesi şu Abd ve İsrail sopasını kullanalım, Türkiyeden taviz kopralım. Bazıları hala bu kafada. Bu kafayla devam etsinler bakalım... Sonuç hüsran, hep hüsran... Etnikçi kafa baştan en baştan bir bozgun ve nifak hareketidir. Toplum yemez bunu. Yemeyecek.
Yanıtla (4) (1)Suriye'deki gelişmelerden sonra Kürt sorununu çözmek (elbette gerekiyor) bence önceliğini kaybetti:
Yanıtla (0) (1)Öncelik Suriye'de tüm grupların (mezhep, din vs farketmeksizin) katıldığı, istikrarlı bir hükümetin kurulması, bu hükümetin uluslararası kabul görmesi ve ülkenin genelinde asayişi sağlayarak, yeniden yapılandırmayı başlatması olmalı.
Bu 90 küsür sene boyunca ulus devlet prangası içindeki Türkiye'nin de, emperyal anlamda demiyorum, diğer gruplarla ortaklık yapmayı kabul etmesini de sağlayacakt
Kürt meselesini tartışırken bir şeyi gözden çıkartıyoruz: PKK'nın amacı Kürtlerin haklarını savunmak mı, yoksa Kürtleri kendilerini yönetmek istemesi mi? Bir Zaza olarak söylüyorum ki kesinlikle ikincisi. Allah korusun, PKK başarılı olursa Kürtlere en büyük zulümleri kendisi yapacaktır. 'Sosyalist Devrim' adı altında Kürtlere nefes aldırmayacaktır. Ve bu zihniyetin hakimiyetinde Din yoktur, farklı düşüncelere tahammül yoktur. Tek parti diktatörlüğü altında Kürtleri inim inim inleteceklerdir.
Yanıtla (19) (7)11:29..%100 katılıyoruz,,Görünen Köy kılavuz istemez...Korku ve zulüm ile politburo tayfasi saklanma ve hareket kabiliyeti olan yerlerde hayatı kuruttu..Gelişmesine engel oldu..İnsanların ölümüne ve maddi kayıplar ile 10 düşmanın yapamayacağını bölge insanlarına yaptı...Oysa huzur ve güven olsa basit misal:Hürmüz bogazi enerji koridoru, ic,dış turizm.vd yatırımlar ile Yüksek konfor olurdu. HALA GEC DEGIL...biraz zeka ve cesaret lazım..
Yanıtla (4) (4)pek bu saatten sonra Kürtlere bir iyilik yapmak isityorsa artık silah bırakması lazım nerde kürtlerin lehine bir gelişme olursa hemen pek devreye giriyor .kürtlerin ulusal mücadelesine faydadan çok zarar veriyor kime hizmet ettiği beli değil
Yanıtla (2) (2)ırak kurdistan bölgesindeki bağımsızlik referansumuna bile karşı çıktı bu kafaylami kürtleri temsil edecek
Siyoniste sunulsa iki tercih,,,kuantum fiziği kesfi bi tarafta diğer tarafta pkk düşüncesi oluşumu fırsatı,Siyonist tereddüt eder ...Siyonistler asla vazgeçmeyecek çevresini parçalayıp kucultmekten..Çünkü başka türlü mümkün değil güven ve konfor içinde yaşaması...kuvvetle ihtimal pkk silah bırakmaz bu saatten sonra..Çünkü fikri.ve maddi finansöru güçlü..Moda böyle bugünlerde. Tarihte zaman,zaman böyle moda çıkar...
Yanıtla (3) (1)Hani mağazalarda üst üste fiyat etiketi yapıştırılmış bazı mallar vardır, etiketleri kazıyıp en alttaki etikete baktığınızda malın gerçek fiyatını ve üretim menşeini görürsünüz. En alttaki etiketin üzerinde Malın cinsi:PKK, Üretim Yeri:İngiltere,Bedeli: 40.000 den fazla cana malolmuştur yazıyor. STK adı altında servis yapılan yerler ile Kandil dağı altındaki tünellerin mimarı ve finansörü aynı "İngiltere". Malzeme tedarilkçisi ABD, müşterileri Kürt ve Türkler. Afiyet olsun.
Yanıtla (3) (3)"Türkiye eğer Suriye’deki gücünü hevesli bir yayılmacılıkla değil de, emperyal bir soğukkanlıkla kullanırsa, Kuzey Suriye ve bölünmeye değil, Şam’a ve büyümeye yoğunlaşırsa bir taşla iki kuş vurabilir."
Yanıtla (1) (3)İnşallah diyelim.
Terörün en büyük destekçisi fakirliktir. Terörden beslenen zenginlere bakın. Güya Kürt milliyetçisi ama çocukları nerede okuyor?
Yanıtla (5) (4)Yazıyı okumadım . Çok uzun . Tiktok devrinde böyle uzun yazı okumak istesem gider kitap alırım.
Yanıtla (6) (8)Zaten Türkiye’nin sorunuda bu. Okumayan ama Tik tok tan öğrenen çok bilen politikacılar, halk…
Yanıtla (7) (0)Gelişmemiş, sınır ve sınıf üzerinden sürekli düşman üreten ve savaşan toplumlar büyük güçlerin kontrolünde iktidar mücadelesi verirler. Cahil ve bilinç düzeyi düşük kitleler büyük idealler hamasetiyle ve propagandası ile uyutulur, kurban edilir ve sömürülürler. Bu döngü yüzyıllarca sürer gider. Düşünme ve aklını kullanma cesareti gelişene kadar. Dini, etnik ve ideolojik akıl bunu asla başaramaz.
Yanıtla (2) (0)Bundan 12 13 yıl önce yazılarınızı okurken, dilimize pelesenk olmuş bir cümle vardı ve o cümle bugün hala geçerli: "Yıldıray Oğur yine çok güzel yazmış."
Yanıtla (1) (6)Sayın yazar,dilinizin altındaki baklayı bir çıkarsanız. Sizin çözüm öneriniz nedir?İstanbul'da para kazanıp Van'da kürt çalıştayı düzenlemek nasıl bir şey.
Yanıtla (9) (2)Hakan Fidan in aciklamalarina bakilirsa savas Suriye de yeni basliyor.
Yanıtla (2) (1)Sayın yazar, bu konuda sebep-sonuç ilişkisi kurularak açık yazılmış yazılar da okudum.
Yanıtla (0) (6)Asıl sebebin PKK'nın kurulması ve başına da Abdullah Öcalan'ın getirilmesinin o zamanlardaki MİT'in eseri olduğunu,
Yine o zananki MİT'in beyninden bağırsaklarına kadar CIA, MOSSAD, M16... gibi yabancı istihbaratların sızarak Türkiye aleyhine örgütleri bizzat kurduklarını,
Şimdiki MİT'in o ekipleri temizleyebildiği kadar def etmiş haliyle milli çizgide bir icraata koyulduğunu yazsanız...
Bu mesele 100 seneden beri değil 1800 yıllarından bu yana devam edip sürmektedir; sadece son 40 senedir hep silahlı mücadele ile çözmeye çalışıldı ama bir arpa boyu yol katedilmedi ! Kaybedilen zaman ,emek , para ve insanın haddi hesabı yok , bu yol çıkmaz bir yol !
Yanıtla (3) (2)Devletin oturup düşünmesi ve başka bir yol bulması gerekiyor
Suriye'de elimiz hiç güçlü olmadı, olsa idi bugüne gelmezdik. Şimdi de Ortadoğu'yu kontrol eden İsrail ne derse ona göre dizayn edecek ağa babası daha büyük emperyalistler. ,Golan'ı aşıp işgale, Suriye'nin tüm alt yapısını yoketmeye devam ediyor, durdurabiliyor muyuz?
Yanıtla (9) (1)PKK yıllar önce ben Türkiye’de artık silah kullanmayacagim dese idi bu iş çoktan çözüm yoluna girmiş olurdu… ama diyemiyorlar bir türlü tam her şey duruyor zannederken bir bakıyorsun bombalar patlıyor ,,,
Yanıtla (3) (1)İslam coğrafyasında sürekli bir mücadele vardır. Sürekli devleti ele geçirmek ve ele geçirilen devleti rakiplerden korumak için. Bu anlayışta devlet herkesin malı değildir, ele geçirenin malıdır ve ona göz diken ya da yönetimi paylaşmak isteyen herkes haindir, bu aynı zamanda beka meselesidir.Bu anlayış her ülkede az yada çok kendini gösterir.Bizde bile iktidar muhalefeti hain, muhalefetle mücadeleyi beka meselesi, din meselesi olarak tanımlarken;Suriye hak üzerine devlet kurulacak ve korunacak
Yanıtla (5) (2)çözüm süreci bitince birçok akpli üst aklın, açılımı zaman kazanmak için yaptık, dediğini hatırlayın. erdoğanla uzlaşılabileceği zannına kapılan liberal, ılımlı kemalist, ılımlı ulusalcı ve cemaatlerin akıbetlerini hatırlayınız. libya suriye ermenistan filistin üzerinden bir kez daha erdoğanı bir kez daha analiz edin. kemalizmin tasfiye edemediği akpyi erdoğan tasfiye etti.
Yanıtla (5) (1)PKK kapatsın kendini dersin KPK kurarlar:( çünkü kuran eller maşa tutunca eli yanmıyor! Yanan bu bölgenin masum insanı, çocukları..
Yanıtla (2) (2)Etnik sorun ile terör sorununu AYRI değerlendirmedikçe hiç bir sorun çözülmez. Suriye Irak içinde oluşumları politik diplomatik yollarla ele alıp müdahil olunmadıkça da yılan büyür yine başa dönersin! Çocuklar ölmeye başlar (aylan bebeler) bu defada:(
Üniversite yada parti vekili ile çözülürmü bu işler beni aşar..
bize nasslari seriatin kesin hükümlerini emirul müminin reissi cumhur mu aciklamali yoksa essahibul Audi esseyhil Islami lebyezzul firkai Türkiye alım u fazilu Mgz. Ali Erbaş mi aciklamali
Yanıtla (1) (1)Bölgesel krizler kendiliğinden mi çıkıyor yoksa bölgede sınırların değişeceğini belirtenler tarafından mı❓
Yanıtla (1) (1)İşin serencamını bir çırpıda gözler önüne serdiniz yine, size mahsus bir kolaylıkla; bir solukta okudum, o günlere o yerlere gittim Ankara ve özellikle ODTÜ tadıyla hiç az bir şey değildi bu, teşekkürler varlığınıza.
Yanıtla (0) (2)Umarım bütün aklımızı başımıza devşirebiliriz bu kez, total enerjimizi teksif edebiliriz yolumuza da artık mesafe alabilmek için gına geldi zira, umutvarız yine de işin bu seferinde...
Çözüm sürecinde masayı kim devirdi,PKk'nın talepleri neydi,Salih Müslim ne istedi,Erdoğan neden kabul etmedi bütün bunlar şeffaf bir şekilde kamuoyuna hildirilmediği için tam olarak bilmiyoruz.Benim hatırladığım Dolmabahçe'deki görüşmede mutabakata varılmasına rağmen Erdoğan bunu kabul etmeyip masayı devirdi.Kanaatimce Kobani'ye Işid'in girmesi işleri değiştirdi.Kobani'ye YPG yerine TR girip Işid'le savaşıp bölgeyi kontrolüne alsaydı durum çok daha farklı olurdu.Çözüm süreci başarılı olabilirdi.
Yanıtla (1) (0)“……24 yıl önce 2000 yılında henüz 20’li yaşlarda saçları olan ODTÜ’lü bir öğrenciyken……” İşin gerçeği pek çok konuda tam da orada takılıp kalmışsınız zaten. Sosyal alt yapı olmadan medeniyet olmaz, alt yapı gelişince de eşkiyalık yapılamaz! Ancak adım adım yürür gelişme. Yüz yıl önce hiç olmayan bu gün bile tam değil.
Yanıtla (2) (0)